Dostum farkında mısın, bilmiyorum ama elmayla armudu karşılaştırışorsun. Senin yaptığına mantıkda Tasım Hatası denir. Bir kere asgari ücreti devlet, yani yönetim belirliyor. CHP li belediyeler ise bu belirlenen ücrete ek yapıyor. Şu soruyu sormalısın: Hangi şartlarda bunu yapıyor? Zaten AKP'den devir alınanbelediyeler, yolsuzluklar nedeniyle borç batağı içindelerdi. Üstelik iktidar, CHP li belediyelerin çalışamaması için KHK ile elinden gelen her türlü zorluğu yapıyor. Düşünsene, Ramazan da bile belediyelerin aşevi açamaması için her şeyi yaptılar. Ekmek büfeleri için yaptıkları neydi? Peki bunu yaparken kime zarar veriyorlar? Sadece kendi çıkarları için, halkı eziyorlar. Ekrem İmamoğluna ve Mansur Yavaş neler yapılıyor, hiç takip etmiyor musun? Belediyeler bu zorluklarla çalışırken, bir taraftan da AKP'nin pisliklerini temizlemeye çalışırken, ve belediyeler aşırı borç yükü altındayken, devlet gibi para vermesini nasıl beklersin? El insaf... Allah bu millete artık yardım filan etmez. Bir kere yardım etmiş ve bu milletin yokolmaması için Atatürk gibi bir dehayı göndermiş... Herşeyi Allah'a havale etmeyi bırakacağız artık. Bu millet artık kendi kendine yardım etmeyi öğrenmek zorunda... Bunu da ancak çağdaş düşünceyle ve liyakatla yapabiliriz. Onun için de gerçek bir Hukuk devleti olmak zorundayız. Türkiye şu anda Hukuk devletinden çıkmış ve guguk devleti olmuş durumda... O yüzden eleştiri yaparken taraf tutmak yerine biraz gerçekçi olmalıyız. Hiçbirisi bizim babamızın oğlu değil ama eğri oturup, doğru konuşmak gerekiyor.
Değerli hocam, attığım mesaj sana mantıksız gelebilir. Yani elbette belediyeler kendi gelirleri olmakla birlikte devletin eline bakar. Gel gör ki devletin de elinde sihirli bir değnek yok.
Muhalefet halka karşı tutarlı söylemler ve davranışlar içinde olmalı ki halka umut, iktidara alternatif olabilsin.
Belediye seçimi öncesi 'hiç kimse işinden olmayacak' diye 'namus sözü verip sadece İBB'de 13.000 kişinin işine son verdikten sonra 45.000 kişiyi işe alınca insanlar yine kendine göre bir mantıkla sorar, hani belediyeler önceki dönemden kalmış bir borç batağındaydı? Öyleyse 2 yılda neden 45.000 kişiyi işe aldılar? İlk 2 yıl şu borçları azaltıp sonra işçi alsaydılar daha iyi olmaz mıydı? ( istihdama yerinde bir katkı olurdu)
Önceki dönemden kalma hizmetlere konmaktan başka pek bir hizmetleri (mezarlığa ibrik, feribotlara kağıt bardak, musluk açılışı vs hariç) olmadığı halde 2020 sonu itibariyle ne diye borçlanma limitini 7 milyar aşarak 43 milyarlık bir borçlanmaya gittiler? Bir hastane yolunu dahi yapmadılar, önceki dönemden kalma 2 adet öğrenci yurdunu kendi haline bıraktılar vs.. Hani nerede hizmet?
Devletin her ay gönderdiği, içeriden dışarıdan borçlandıkları para ve kendi gelirleri..
Madem eski borca rağmen bu kadar borçlandılar, o ki akp hizmet yapmalarını da engelliyor, bir güzellik daha yapsınlar; asgari ücretliye 4500 değil de hiç olmazsa İBB'de, iktidara önerdikleri 5500 lirayı versinler değil mi? Reklama, ıvır zıvır şeylere 100 milyonlarca lira var da asgari ücretliye 1000er lira ilave para mı yok?! Bekarsan karı boşamaktan bahsetmeyeceksin!
Urfa'da çiftçiye, belediyeyi bize verin size bedava elektrik verelim dediklerinde, zaten elinizdeki belediyelerin kaçında bırak elektriği çiftçiye bedava su veriyorsunuz diye insanlar sorar.
Sadece şu son 20 yılda devletin millete hizmet olarak harcaması gerekirken teröre harcamak zorunda kaldığı para yaklaşık 2 trilyon dolar iken gelinen noktada iktidar partisi, Atatürk'ün kurduğu Türkiye cumhuriyetini parçalamak isteyenlerin başını ezerken, Atatürk'ün sözde partisinin, Türkiye'yi maddi manevi bunca zarara uğratan bölücülerin siyasi kanadıyla açıkça ittifak halinde olmasını, kandili yıkacağız demeden önce tezkereye hayır demelerini; 'ekonomiyi, çelişkiler içindeki bu muhalefet mi düzeltecek' diye ben dahil, halk sorguluyor. Kılıçdaroğlu chp'sinin içinde bulunduğu pislik durumlardır hep bunlar.
İnsanlar, bir dış güç olarak abd başkanı biden'in ' Türkiye'deki dostlarımızla birlikte Erdoğan'ı darbeyle değil seçimle devireceğiz' derken kastettiği dostlarının kim olduğunu! ve nasıl bir yöntemle devireceklerini, acaba şu anki ekonomik durumun bununla bir alakası olup olmadığını sorguluyor!
Mesele Erdoğan değil de Türkiye'nin gelişip güçlenmesi değil midir? Güçlü bir Türkiye'yi siyonizmin güdümündeki emperyalist batı ne kadar istiyor? Yoksa biden'li abd başta olmak üzere batının istediği kendisine kul-köle bir ülke midir? Erdoğan bunu kabul etmediği için mi istenmiyor? Doların yükselmesinin biden'in söylemiyle hiç mi ilgisi yoktur?Erdoğan'ın şahsında Türkiye'ye yapılan bu ekonomik saldırı kabul edilemez.chp kabul ediyor ve destekliyor çünkü hesaplarına geliyor.
İstanbul Türkiye'nin aynasıdır dolayısıyla belediyeyi elinde tutan parti'nin de..
Belediyedeki başarılarıyla nam salmaya başlayan Erdoğan doksanlı yıllarda iktidarda değildi ama her şey çok daha kötüydü. O yıllarda hiç bir lider için (Özal hariç ki zaten öldürdüler) 'gitsin dolar düşer' denmiyordu mesela.. çünkü Türkiye ekonomik (enflasyon, devalüasyon, faiz, kur) ve siyasi (koalisyonlar) anlamda tamda batının istediği durumdaydı.
Türkiye büyürse budayın, kurursa sulayın. Churchill
Tüm bu ekonomiyle alakalı durumlar ortadayken insanlara düz mantıkla düşünmek ve hareket etmek yetiyor. Yani iktidarı bir şeyle suçlarken o suçu geçmişte sen daha fazla işlemiş olmamalısın veya bugün işlememelisin. İktidara bir şey önerirken de o öneriyi zor dahi olsa önce sen uygulamalısın ki inandırıcılığın olsun.
Pek çok hata ve günahı olan iktidara karşı, insanlar muhalefetten tutarlılık, özünün sözünün bir olmasını böylece muhalefete inanmak, güvenmek istiyor.insanlar umut istiyor hocam fakat bu muhalefet ne yazık ki veremiyor vesselam..