Adem Helvacı
Süper Üye
- 17 Şub 2017
- 24,294
- 51
#15
Selamlar;
Şu hertz konusunu kim çıkarttıysa Allah tepesinden baksın diyorum ben :kıskıs:
Konunun karışma sebebi, aslında hertz teriminin temel elektrik kavramlarından ve elektroniğin yapı taşlarının önemli bir üyesi olmasından kaynaklanıyor.
Fakat LCD dünyasında hertz konusu (Daha önce crt tv lerde 100hz vardı) farklı lanse edildi ancak farklı anlaşıldı veya anlatıldı.
Bakınız konuya tam hakim olabilmek için öncelikle
HERTZ NEDİR
SATIR TARAMA NEDİR
İNTERLACED NEDİR
PROGRESSİVE NEDİR
FPS NEDİR
PAL NEDİR
PANEL NASIL ÇALIŞIR
GÖRÜNTÜ NASIL OLUŞUR
Sorularının cevaplarını vermemiz gerekir.
Bu cevapları vermeliyiz ki, koca koca kurumlar, bu bilgi eksiklikleri nedeniyle sahtekarlıkla suçlanmasın.
Benim ömrüm bu görüntü teknolojilerini kurcalamakla geçti. Ben TV tamir etmeye başladığımda,PL504 PY88 kodlu labmalar vardı ki daha lambalı tv ler zamanından beri bu mevzuları kurcalamaktayım. CRT tv ler zamanında bize geceler boyunca arıza aratan o osilatör frekansı olan 15625 hertz’i stabil hale getirmek için çektiğimizi biz biliriz zira osilatör frekans sapması demek, horizantel driver transistörün çaaat diye patlaması demekti o zamanlar )
Bakın yine bir hertz den bahsettim hem de 15625 hertz, gerçek rakamdır bu, sallama değildir ben de uydurmadım. Bu bir satır frekans sayısıdır ve yatay taramanın rakamıdır. Yani horizantel.
Bunun bir de vertikal olanı vardır o da 50 dir ki bu 50 bizim bildiğimiz 50hz dir.
İşte konu burada karışmaya başlar. O nedenle hafif karıştırıp sonra toparlamak adına şunları yazmam gerekir ki normalde bir tvde (CRT) görüntü nasıl oluşurdu onu anlayalım ve bu 50 hz nin sihrini çözelim sonra da neden 100 200 yapılmaya çalışıldığını anlamaya başlayalım.
Bakınız görüntünün, daha doğrusu ekranda sadece 1 kare resmin oluşması için ekranın tamamının taranması gerekir, bu da hem yatay hem de dikey şekildedir. Yatay tarama frekansı 15625 Hz'dir. Saniyede 25 resim seçildiğine göre 15625/25=625 satır vardır. Bir satırın meydana gelebilmesi demek, 1 saniyede 15625'in bir satıra düşen payı demektir. 1/16525=64 µsn (0,000064 sn) 625 satırlık ekranda sadece 625 satırın bir kere taranması ekranda sadece bir resmin oluşması demektir. Bunu için geçen süre 625*0,000064=0,04 sn'dir. 1 saniyede 25 resmin tarandığını hesaplarsak 0,04*25=1 sn eder ki, böylece normal olarak resim anlaşılır hale gelir.
Düşey tarama frekansı 50 Hz'dir. Yani, 50 Hz'lik düşey frekansı ile 25 resim taranmış olur. 625 satır 25 kere taranmakla 1 saniyede 15625 Hz'lik yatay oluşur. Resmin oluşmuş olması için 625 satırlık 25 resmin bulunması durumunda 1 saniyede 625*25=15625 alan taranmış olur.
Arkadaşlar bu teknoloji geldi geçti, sistem değişti, artık lcd tv lerimiz var. Peki tarama teknolojisi bitti mi? Tabi ki bitmedi.
Şu an kullandığımız interlaced yöntemi de bir tarama protokolüdür. Bu protokol ekranda önce tek satır sırasını, daha sonra çift satır sırasını doldurarak 1 kare resim için bir bütün oluşturur.
Şöyle düşünün bir sistem var, o sistem o koca ekranı önce tek satırlar sonra da çift satırlar olarak tarayacakta size sadece 1 kare resim gösterecek.
Burada tabi şu bilgiyi de vermek gerekiyor.
Normalde sinema filmlerinde saniye başına 24 kare düşer ki tv söz konusu olduğunda bu 25 karedir.
Taranan satırlar şu şekildedir
Bu aşağıdaki, eğitimlerde de kullandığımız bilinen bir resimdir ancak konuyu güzel özetler.
Kafaları en çok kurcalayan konuların başında ise bu hertz konusu ve sahne yenileme hızı karmaşaları gelir.
Yukarıda verdiğim bilgiler doğrultusunda HERTZ, aslında temelinde bir fizik terimidir. Bilimsel açıklaması, kaynaklarda belirtildiği üzere Hz simgesiyle gösterilen ve bir saniyede bir titreşim yapan devirli bir olayın frekansına eşit olan frekans birimi. şeklindedir.Devirli dediğimizde bu sefer işin içine motor girdi. aşağıdaki örneğimizde karşımıza çıkan ise180hz oldu
Enteresandır ki aslında duyma organımızın da temelinde hertz vardır, malum insan kulağının belli hertz ve kilohertzleri duyup duymama yeteneği de bilimsel veriler arasındadır. Daha detaylı bilgi verecek olursak yine kaynak kullanarak şu açıklamayı yapıştırabilirim buraya. İnsan kulağı 20-20.000 Hz arasındaki sesleri duyar. Bu sınırın altındaki seslere infrasonik, üstündeki seslere de ultrasonik sesler denir. Konuşma sesi aralığı da 500-2000 hz arasında değişir.
İnsan kulağı ve hertz
Şehir şebekesi dediğimiz evimizin duvarlarındaki prizlerde bulunan voltaj 220 dir (Artık 230) ancak hertz değeri 50 dir. 40 olsa sistemler çalışmaz, çalışanı da sağlıklı çalışmaz zira temel elektronik ile çalışan sistemlerimizde bulunan saatler dahi bu hertz temel alınarak kodlanmıştır. İşte size dünyadan bazı ülkelerin şebekelerindeki hz değerleri
Tüm bu veriler doğrultusunda özetlersek eğer;
Hertz dedik, fizik dedik, şebeke dedik, kulak dedik, motor dedik, tüplü tv dedik fakat hepsinde hertz olmasına rağmen ya hepsinde farklı anlamlar ile karşılaştık,ya da hepsinde farklı değerler ile karşılaştık.
TV dünyasından yola çıktık ama klima kompresöründe bile hertz ile karşılaştık. Ne yani şimdi bu üçkağıtçı firmalar bizi kazıklıyormu? Yoksa TV içerisine klima kompresörü takıyorlar da bizim haberimizmi yok??? Mahkemeye vermek lazım :kıskıs:
Gelin konuyu toparlayalım biraz.
Öncelikle hertz kelimesiTV söz konusu ise ne ifade ediyor onu anlayalım.
TV'lerde Hertz (HZ) Nedir? Yenileme Hızı “Refresh Rate” Hertz; Saniye başına düşen görüntü “yinelenme” sayısını ifade eder. Yani, 50Hz bir televizyon, saniyede 50 resmi ekranda gösterir. Resimler de, Interlaced ve Progressive tarama adı verilen iki farklı teknikle oluşturulur ve kaynağından 50Hz olarak çıkar. (DVB-S, DVB-T, DVB-C, ANALOG) PAL yayınlar 625-line “Satır” / 50 field “Alan” (25 frame “Çerçeve” fps) NTSC yayınlar 60Hz 30 (frame “Çerçeve” fps)'dir.
Şimdi hertz aslında hayatımızın her aşamasında var. bunu 1 saniyelik zaman dilimindeki hareket sayısı olarak nitelendirelim ki kafamız karışmasın. Fakat şunu unutmayalım ki 1 saniyede motorun tur sayısı da,1 saniyede elektrik frekansının yukarı aşağı salınımı da,insan kulağının duyduğu bazı frekansları da hertz diye tanımlıyoruz bunu bir daha vurgulama gereği duyuyorum.
Önce size tüplü tv lerdeki 50hz ve 100hz farkları hakkında kısa bilgi vereyim.
Tüplü tv lerdeki konu TAM ANLAMI İLE şebekeye bağımlı bir konu idi zira ilk mesajımda yazdığım satır tarama frekansı olan 15625 hertzlik değer ile 625 satırlık alan birbiri ile bağlantılıydı. yani 1 saniyede ekranın ne kadar taranacağına şebekedeki hertz karar verirdi. Demek ki elektriğin 1 saniyede 50 kere yukarı ve aşağı salınımı tam anlamı ile bizim izleme şeklimize etkendi.
Burada hemen bir ara detay vermem gerekiyor, Bizlerin tv de gördüğümüz o AKICI her karenin arasında aslında bir karanlık ekran var, yani 1 görüntü,1 karanlık, 1 görüntü,1 karanlık şeklinde ilerliyor sistem ama tabiki biz bunu görmüyoruz.
Peki görmediğimiz bir şeyi daha iyi anlayabilmek için gelin aşağıdaki videoya bakalım
Aslında herşey bilimsel olarak ve insan gözünün algı yeteneğinin üzerine inşa edilmiştir.
Videoda sayfa ne kadar hızlı hareket ediyorsa o derece akıcı algılıyoruz çizimleri.
Ve yine eskilerimiz bilir, ''Çok tv izleme gözlerin yorulur'' derlerdi, evet aslında gerçekten yorulurdu zira gözümüz saniyeler içerisindeki bütün o karanlık olan ve yenilenen sahneleri aslında görürdü. İşte şebeke frekansı 50 hz ise o sahne yenileme 1 saniyede 50 kere olurdu, şebeke 100hz olduğunda ise bu iki katına çıkar ve hissedilmezdi. (En azından daha az hissedilirdi)
Gelin bir de şöyle değerlendirelim;
1 sahne için bize sadece 10 kare kullanılsaydı ne olurdu? 100 kare kullanılırsa ne olur?
Videoyu hatırlayın,cevap videoda var :
Peki 50hz 100hz ye nasıl döndürüldü?
Basit;
Aslında sistem önce inverte edildi, şebekeden gelen 220V 50Hz ayrı bir üniteye alındı bunun adına da 100hz modülü dendi, şebekeden 220V50hz girilen bu devreden, 220V100hz olarak çıkıldı ve TV bu enerji ile beslendi. Aslında tv içerisine extra bir donanım takıldı bunu yapmak için ve çok da büyük etkisi görüldü. Elbette ki TV içerisindeki 50hz olan tüm sistem donanımsal olarak 100hz ye uyarlandı öncesinde.
Ancak sistemdeki sorunlar ve frekans uyumsuzlukları yanısıra, insanoğlundaki o hep DAHA DAHA DAHA dürtüsü durmadı elbette. Bu süreçte teknoloji gelişti, panel tip tv ler yaygınlaştı fakat bu saniye başına kareler ve tarama teknolojisinin değişimi/gelişimi yeni sorunları ortaya çıkarttı. İlk nesil lcd tv leri hatırlayanlarınız o dönemin rezil görüntülerini ve berbat altyazılarınıda hatırlar mutlaka.
Burada yine devreye 100hz sistemleri girdi bazı modellerde ancak yeterli olmadı. Bu aşamada mühendisler, yayın ve görüntü teknolojilerinin değişmesi ve gelişmesini takiben ürünün TAMAMINI 100hz yapmak yerine sadece görüntü aygıtını yani paneli 100hz yapma yoluna gitti ve yaptılar. Elbette ki bunun bir de donanım maliyeti ortaya çıktı ve olsa olsa 100hz yaptılar, velev ki tüm imkanları zorladı ve 200 hz yaptılar,ya sonrası?
Sistemlerin bu derece inceltilmeye hafifletilmeye, daha az maliyetle üretilmeye çalışıldığı, az enerji tüketmeye odaklandığı, daha estetik kaygısı ile üretilen tv lerde bu donanımlar hem ekstra ısı üretip hem fazladan çok enerji tüketip hem de acaip yer kaplamaya başlayınca buna da çözüm arandı ve bu sefer işin içine kodcular girdi. Yani yazılım.
Şu bilgileri hatırlayalım. Ne demiştik? Saniyede belli bir kare ve aralarda karanlık ekranlar vs.
Peki 1 saniyede 50-60 kare ve aradaki geçiş ekranlarının yarattığı rahatsızlıklar nasıl elimine edilebilirdi? zaten çekim bile bu teknoloji üzerine yapılmış ise olmayan kareler mi ekleyeceklerdi aralara? EVET.
Şimdi burada bir mola daha vermemiz gerekiyor zira, bu sefer de LCD hücrelerin çalışma şeklini anlamak zorundayız.
LCD nin ana teması olan kristal hücrelerin hareketleri aslında kısmen birer mekanik harekettir. Yani açılır ve kapanır bir durum var ortada, bu da o açılıp kapanma esnasında bir zaman harcama anlamı taşırki buna da tepki süresi denir. İşte bu tepki süresini minimalize edebilmek de yine bir saniyelik döngüde müdahale zorunluluğu getirmiştir. Bu müdahale şekline de fake refresh rate diyebilirmiyiz bunu bir düşünün bakalım. :
İşin temelinde gerek hertz değerleri ile yazılımsal olarak oynamak olsun, gerekse kareler arasına aslında olmayan kareler eklensin bunların hepsi bir noktadan sonra sadece donanım müdahaleleri ile olamayacağına kanaat getirildiği için yazılımcılar ile ortak çalışmanın birer sonucudur.
Konu aslında böyle 3-5 satıra sığdırılabilecek birkonu değil ancak kırpa kırpa özetleye özetleye ancak bu çıkıyor ortaya.Açıkçası zaman sorunum da yok dersem yalan olur :kıskıs:
Elimden geldiğince ilave etmeye, eksik kalan kısımları tamamlamaya çalışırım.
Selamlar;
Şu hertz konusunu kim çıkarttıysa Allah tepesinden baksın diyorum ben :kıskıs:
Konunun karışma sebebi, aslında hertz teriminin temel elektrik kavramlarından ve elektroniğin yapı taşlarının önemli bir üyesi olmasından kaynaklanıyor.
Fakat LCD dünyasında hertz konusu (Daha önce crt tv lerde 100hz vardı) farklı lanse edildi ancak farklı anlaşıldı veya anlatıldı.
Bakınız konuya tam hakim olabilmek için öncelikle
HERTZ NEDİR
SATIR TARAMA NEDİR
İNTERLACED NEDİR
PROGRESSİVE NEDİR
FPS NEDİR
PAL NEDİR
PANEL NASIL ÇALIŞIR
GÖRÜNTÜ NASIL OLUŞUR
Sorularının cevaplarını vermemiz gerekir.
Bu cevapları vermeliyiz ki, koca koca kurumlar, bu bilgi eksiklikleri nedeniyle sahtekarlıkla suçlanmasın.
Benim ömrüm bu görüntü teknolojilerini kurcalamakla geçti. Ben TV tamir etmeye başladığımda,PL504 PY88 kodlu labmalar vardı ki daha lambalı tv ler zamanından beri bu mevzuları kurcalamaktayım. CRT tv ler zamanında bize geceler boyunca arıza aratan o osilatör frekansı olan 15625 hertz’i stabil hale getirmek için çektiğimizi biz biliriz zira osilatör frekans sapması demek, horizantel driver transistörün çaaat diye patlaması demekti o zamanlar )
Bakın yine bir hertz den bahsettim hem de 15625 hertz, gerçek rakamdır bu, sallama değildir ben de uydurmadım. Bu bir satır frekans sayısıdır ve yatay taramanın rakamıdır. Yani horizantel.
Bunun bir de vertikal olanı vardır o da 50 dir ki bu 50 bizim bildiğimiz 50hz dir.
İşte konu burada karışmaya başlar. O nedenle hafif karıştırıp sonra toparlamak adına şunları yazmam gerekir ki normalde bir tvde (CRT) görüntü nasıl oluşurdu onu anlayalım ve bu 50 hz nin sihrini çözelim sonra da neden 100 200 yapılmaya çalışıldığını anlamaya başlayalım.
Bakınız görüntünün, daha doğrusu ekranda sadece 1 kare resmin oluşması için ekranın tamamının taranması gerekir, bu da hem yatay hem de dikey şekildedir. Yatay tarama frekansı 15625 Hz'dir. Saniyede 25 resim seçildiğine göre 15625/25=625 satır vardır. Bir satırın meydana gelebilmesi demek, 1 saniyede 15625'in bir satıra düşen payı demektir. 1/16525=64 µsn (0,000064 sn) 625 satırlık ekranda sadece 625 satırın bir kere taranması ekranda sadece bir resmin oluşması demektir. Bunu için geçen süre 625*0,000064=0,04 sn'dir. 1 saniyede 25 resmin tarandığını hesaplarsak 0,04*25=1 sn eder ki, böylece normal olarak resim anlaşılır hale gelir.
Düşey tarama frekansı 50 Hz'dir. Yani, 50 Hz'lik düşey frekansı ile 25 resim taranmış olur. 625 satır 25 kere taranmakla 1 saniyede 15625 Hz'lik yatay oluşur. Resmin oluşmuş olması için 625 satırlık 25 resmin bulunması durumunda 1 saniyede 625*25=15625 alan taranmış olur.
Arkadaşlar bu teknoloji geldi geçti, sistem değişti, artık lcd tv lerimiz var. Peki tarama teknolojisi bitti mi? Tabi ki bitmedi.
Şu an kullandığımız interlaced yöntemi de bir tarama protokolüdür. Bu protokol ekranda önce tek satır sırasını, daha sonra çift satır sırasını doldurarak 1 kare resim için bir bütün oluşturur.
Şöyle düşünün bir sistem var, o sistem o koca ekranı önce tek satırlar sonra da çift satırlar olarak tarayacakta size sadece 1 kare resim gösterecek.
Burada tabi şu bilgiyi de vermek gerekiyor.
Normalde sinema filmlerinde saniye başına 24 kare düşer ki tv söz konusu olduğunda bu 25 karedir.
Taranan satırlar şu şekildedir
Bu aşağıdaki, eğitimlerde de kullandığımız bilinen bir resimdir ancak konuyu güzel özetler.
Kafaları en çok kurcalayan konuların başında ise bu hertz konusu ve sahne yenileme hızı karmaşaları gelir.
Yukarıda verdiğim bilgiler doğrultusunda HERTZ, aslında temelinde bir fizik terimidir. Bilimsel açıklaması, kaynaklarda belirtildiği üzere Hz simgesiyle gösterilen ve bir saniyede bir titreşim yapan devirli bir olayın frekansına eşit olan frekans birimi. şeklindedir.Devirli dediğimizde bu sefer işin içine motor girdi. aşağıdaki örneğimizde karşımıza çıkan ise180hz oldu
Enteresandır ki aslında duyma organımızın da temelinde hertz vardır, malum insan kulağının belli hertz ve kilohertzleri duyup duymama yeteneği de bilimsel veriler arasındadır. Daha detaylı bilgi verecek olursak yine kaynak kullanarak şu açıklamayı yapıştırabilirim buraya. İnsan kulağı 20-20.000 Hz arasındaki sesleri duyar. Bu sınırın altındaki seslere infrasonik, üstündeki seslere de ultrasonik sesler denir. Konuşma sesi aralığı da 500-2000 hz arasında değişir.
İnsan kulağı ve hertz
Şehir şebekesi dediğimiz evimizin duvarlarındaki prizlerde bulunan voltaj 220 dir (Artık 230) ancak hertz değeri 50 dir. 40 olsa sistemler çalışmaz, çalışanı da sağlıklı çalışmaz zira temel elektronik ile çalışan sistemlerimizde bulunan saatler dahi bu hertz temel alınarak kodlanmıştır. İşte size dünyadan bazı ülkelerin şebekelerindeki hz değerleri
Tüm bu veriler doğrultusunda özetlersek eğer;
Hertz dedik, fizik dedik, şebeke dedik, kulak dedik, motor dedik, tüplü tv dedik fakat hepsinde hertz olmasına rağmen ya hepsinde farklı anlamlar ile karşılaştık,ya da hepsinde farklı değerler ile karşılaştık.
TV dünyasından yola çıktık ama klima kompresöründe bile hertz ile karşılaştık. Ne yani şimdi bu üçkağıtçı firmalar bizi kazıklıyormu? Yoksa TV içerisine klima kompresörü takıyorlar da bizim haberimizmi yok??? Mahkemeye vermek lazım :kıskıs:
Gelin konuyu toparlayalım biraz.
Öncelikle hertz kelimesiTV söz konusu ise ne ifade ediyor onu anlayalım.
TV'lerde Hertz (HZ) Nedir? Yenileme Hızı “Refresh Rate” Hertz; Saniye başına düşen görüntü “yinelenme” sayısını ifade eder. Yani, 50Hz bir televizyon, saniyede 50 resmi ekranda gösterir. Resimler de, Interlaced ve Progressive tarama adı verilen iki farklı teknikle oluşturulur ve kaynağından 50Hz olarak çıkar. (DVB-S, DVB-T, DVB-C, ANALOG) PAL yayınlar 625-line “Satır” / 50 field “Alan” (25 frame “Çerçeve” fps) NTSC yayınlar 60Hz 30 (frame “Çerçeve” fps)'dir.
Şimdi hertz aslında hayatımızın her aşamasında var. bunu 1 saniyelik zaman dilimindeki hareket sayısı olarak nitelendirelim ki kafamız karışmasın. Fakat şunu unutmayalım ki 1 saniyede motorun tur sayısı da,1 saniyede elektrik frekansının yukarı aşağı salınımı da,insan kulağının duyduğu bazı frekansları da hertz diye tanımlıyoruz bunu bir daha vurgulama gereği duyuyorum.
Önce size tüplü tv lerdeki 50hz ve 100hz farkları hakkında kısa bilgi vereyim.
Tüplü tv lerdeki konu TAM ANLAMI İLE şebekeye bağımlı bir konu idi zira ilk mesajımda yazdığım satır tarama frekansı olan 15625 hertzlik değer ile 625 satırlık alan birbiri ile bağlantılıydı. yani 1 saniyede ekranın ne kadar taranacağına şebekedeki hertz karar verirdi. Demek ki elektriğin 1 saniyede 50 kere yukarı ve aşağı salınımı tam anlamı ile bizim izleme şeklimize etkendi.
Burada hemen bir ara detay vermem gerekiyor, Bizlerin tv de gördüğümüz o AKICI her karenin arasında aslında bir karanlık ekran var, yani 1 görüntü,1 karanlık, 1 görüntü,1 karanlık şeklinde ilerliyor sistem ama tabiki biz bunu görmüyoruz.
Peki görmediğimiz bir şeyi daha iyi anlayabilmek için gelin aşağıdaki videoya bakalım
Aslında herşey bilimsel olarak ve insan gözünün algı yeteneğinin üzerine inşa edilmiştir.
Videoda sayfa ne kadar hızlı hareket ediyorsa o derece akıcı algılıyoruz çizimleri.
Ve yine eskilerimiz bilir, ''Çok tv izleme gözlerin yorulur'' derlerdi, evet aslında gerçekten yorulurdu zira gözümüz saniyeler içerisindeki bütün o karanlık olan ve yenilenen sahneleri aslında görürdü. İşte şebeke frekansı 50 hz ise o sahne yenileme 1 saniyede 50 kere olurdu, şebeke 100hz olduğunda ise bu iki katına çıkar ve hissedilmezdi. (En azından daha az hissedilirdi)
Gelin bir de şöyle değerlendirelim;
1 sahne için bize sadece 10 kare kullanılsaydı ne olurdu? 100 kare kullanılırsa ne olur?
Videoyu hatırlayın,cevap videoda var :
Peki 50hz 100hz ye nasıl döndürüldü?
Basit;
Aslında sistem önce inverte edildi, şebekeden gelen 220V 50Hz ayrı bir üniteye alındı bunun adına da 100hz modülü dendi, şebekeden 220V50hz girilen bu devreden, 220V100hz olarak çıkıldı ve TV bu enerji ile beslendi. Aslında tv içerisine extra bir donanım takıldı bunu yapmak için ve çok da büyük etkisi görüldü. Elbette ki TV içerisindeki 50hz olan tüm sistem donanımsal olarak 100hz ye uyarlandı öncesinde.
Ancak sistemdeki sorunlar ve frekans uyumsuzlukları yanısıra, insanoğlundaki o hep DAHA DAHA DAHA dürtüsü durmadı elbette. Bu süreçte teknoloji gelişti, panel tip tv ler yaygınlaştı fakat bu saniye başına kareler ve tarama teknolojisinin değişimi/gelişimi yeni sorunları ortaya çıkarttı. İlk nesil lcd tv leri hatırlayanlarınız o dönemin rezil görüntülerini ve berbat altyazılarınıda hatırlar mutlaka.
Burada yine devreye 100hz sistemleri girdi bazı modellerde ancak yeterli olmadı. Bu aşamada mühendisler, yayın ve görüntü teknolojilerinin değişmesi ve gelişmesini takiben ürünün TAMAMINI 100hz yapmak yerine sadece görüntü aygıtını yani paneli 100hz yapma yoluna gitti ve yaptılar. Elbette ki bunun bir de donanım maliyeti ortaya çıktı ve olsa olsa 100hz yaptılar, velev ki tüm imkanları zorladı ve 200 hz yaptılar,ya sonrası?
Sistemlerin bu derece inceltilmeye hafifletilmeye, daha az maliyetle üretilmeye çalışıldığı, az enerji tüketmeye odaklandığı, daha estetik kaygısı ile üretilen tv lerde bu donanımlar hem ekstra ısı üretip hem fazladan çok enerji tüketip hem de acaip yer kaplamaya başlayınca buna da çözüm arandı ve bu sefer işin içine kodcular girdi. Yani yazılım.
Şu bilgileri hatırlayalım. Ne demiştik? Saniyede belli bir kare ve aralarda karanlık ekranlar vs.
Peki 1 saniyede 50-60 kare ve aradaki geçiş ekranlarının yarattığı rahatsızlıklar nasıl elimine edilebilirdi? zaten çekim bile bu teknoloji üzerine yapılmış ise olmayan kareler mi ekleyeceklerdi aralara? EVET.
Şimdi burada bir mola daha vermemiz gerekiyor zira, bu sefer de LCD hücrelerin çalışma şeklini anlamak zorundayız.
LCD nin ana teması olan kristal hücrelerin hareketleri aslında kısmen birer mekanik harekettir. Yani açılır ve kapanır bir durum var ortada, bu da o açılıp kapanma esnasında bir zaman harcama anlamı taşırki buna da tepki süresi denir. İşte bu tepki süresini minimalize edebilmek de yine bir saniyelik döngüde müdahale zorunluluğu getirmiştir. Bu müdahale şekline de fake refresh rate diyebilirmiyiz bunu bir düşünün bakalım. :
İşin temelinde gerek hertz değerleri ile yazılımsal olarak oynamak olsun, gerekse kareler arasına aslında olmayan kareler eklensin bunların hepsi bir noktadan sonra sadece donanım müdahaleleri ile olamayacağına kanaat getirildiği için yazılımcılar ile ortak çalışmanın birer sonucudur.
Konu aslında böyle 3-5 satıra sığdırılabilecek birkonu değil ancak kırpa kırpa özetleye özetleye ancak bu çıkıyor ortaya.Açıkçası zaman sorunum da yok dersem yalan olur :kıskıs:
Elimden geldiğince ilave etmeye, eksik kalan kısımları tamamlamaya çalışırım.