Bu güzel tartışmaya katılmamak olmaz. Ben de bir şeyler yazmak istedim. Bugüne kadar kitabını doğru dürüst okuyup anlayan ve onun dediklerini yapan bir dindar görmedim, göremedim ve göremeyiz de... Hele Müslümanlarda bunu hiç göremeyiz. 50 yıl önce belki biraz görebiliyorduk ama günümüzde asla... Neyazık ki insanlar bir din'i ölüm korkusundan ve öldükten sonraki bilinmezlikten korkarak benimsiyorlar... En çok takıldığım da dinlerin şeref getireceği. Bu tartışmayı açan sevgili dostumuz, Almanya'da doğsaydı Hristiyan olup Hristiyanlığı ve büyük bir olasılıkla protestanlığı savunacaktı. İngilterede doğsaydı yine Hristiyan olup, Katolik olma ihtimali çok yüksek olacaktı. Hindistanta doğsaydı ineklere tapıp, Ganj nehrinde yıkanarak günahlarından arınacaktı. Bu örnekler artırılabilir. Bunları neden anlatıyorum? Ne yazık ki insanlar sözkonusu din oldu mu, hiçbir sorgulama ve mantıksal araştırmaya girmeden direkt savunmaya geçiyorlar. Adam Hristiyansa onun için tek kutsal din o diğerleri tukaka. Müslümansa da aynen öyle. Konya'da yaşarken hacı, hoca takımından asla alış-veriş yapmazdım çünkü en çok sahkekar onlardan çıkardı.
Çok beğendiğim bir söz vardır: 'Bir çok din vardır ama ahlak tektir...' Önce insan olmaya çalışmak yerine nedense önce din öne sürülüyor. Oysa biliyoruz ki dindar geçinen insan müsveddesi o kadar fazla ki... İş kişisel çıkara dönüşmeyegörsün. Anında dinlerini, her şeylerini satarlar. Beğendiğim bir diğer söz de şudur: Vatanı olmayanın dini olmaz... Demekki, insan olup, vatan sahibi olduktan sonra din gelir... İnsan olmayana hiçbir din hiçbir şerefi getirmez. Ayrıca şöyle bir gerçekte var: Dünyada din baskısının çok olduğu bölgelere bir bakın, oralarda refahtan, zenginlikten, huzurdan ve mutluluktan eser yoktur. . Dünya tarihini irdelerseniz çıkan savaşların büyük bir çoğunluğu din adına yapılmıştır. Din adına milyarlarca insan katledilmiş ve halende katladilmeye devam etmektedir. Bugün Ortadoğu bataklığı dediğimiz bölgeye bakın, emperyalist güçler dini kullanarak halkları birbirlerine öldürtmektedirler. Bunun için küçük bir provakasyon ve bir miktar para yeterlidir... Gelişmiş medeniyetlere bir bakın. Ne zaman gelişmeye başlamışlar? Ne zaman ki Engizisyonun etkisini kırmışlar, ondan sonra bilimsel, ekonomik ve siyasal olarak gelişmeye başlamışlar. Sömürge devletleri ne zaman ve nasıl kullanmaya başlamışlar? O ülkelerde din simsarlığı yaparak... Misyonerlik bu dönemlerde artmıştır. Unutmayın Afrika'da bir yerli lideri tarafından söylenmiş çok önemli bir söz vardır: Beyaz adam geldiğinde onun elinde İncil, bizim elimizde topraklarımız ve değerlerimiz vardı. Gittiklerinde bizim elimizde İncil, onun elinde topraklarımız ve değerlerimiz vardı. Türkiye de aynı yolda ilerlemekte ve Afrika olmaya ramak kaldı. Halen daha İslamı referans alarak söylemlerde bulunuluyor: Yok efendim İslama göre hareket etseler şöyle, olur, böyle olur da... İnsan hakları ve evrensel değerleri kabul ediyorsak, hiçbir dinde bunlar olmaz. Dini referanslar hiçbir şekilde yönetime uyarlanamaz. Uyarlamaya kalkarsanız, Ortaçağ Avrupasına dönersiniz ve sizi de kimse kurtaramaz. Osmanlıda o kadar dini değer vardı da osmanlı niye yıkıldı peki? Yapılacak her şey insani değerler baz alınarak yapılmalıdır dini değerler değil. Atatürk bu gerçeği bildiği için Laiklik ilkesini getirmiştir. O yüzden Laiklik ilkesine sıkı sıkıya sarılmalıyız. Tabi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilelebet sürmesini istiyorsak...