Bildiğin üzere LPG 8 barın üzerinde likit hale geçmekte.Dizelde bile, şehiriçi 7.5 lt kabul etsek arada 20 kuruş fark var. 10bin km’de 2000 lira artısı var elektriklinin. Ekonomi bu işte son kalem.
Bu konuda yazarım da yazarım.Bildiğin üzere LPG 8 barın üzerinde likit hale geçmekte.
Oktan değeri ortalama 100 olarak kabul edilir. (90-110)
Günümüzde neredeyse atmosferik araç kalmadı japon grupları hariç tüm modellerinde turbolu çıkmakta.
Benzin yapısı gereği fazla sıkıştırılmayı sevmez (turbolu araçlara 10.5 üstüne pek çıkılmaz genellikle 8.8 - 9.5 oranı kullanılır)
hatta 10.5 oranında bile kalite yağ kullanılmazsa LPSI dediğimiz olay meydana gelir yani ateşleme zamanında önce yakıt kendiliğinden alev alır.
bu durumda piston üst ölü noktaya olmadığı için pistonu tersine itmeye çalışarak piston,sekman,biyel kolunun kırılmasına kadar gider.
bu durum oluşmasının temel nedeni
"Emisyondur"
Emisyon kaygıları nedeniyle motor küçüldü, motor gücü düştü firmalar basıncı arttırarak gücü yerine koydu ama LSPI sorunu ortaya çıktı haydi....
işsizlikte zirve yaptığım bir dönemde sıvı lpg çalışan turbolu motor fikri bende peydah oldu
ilk marşta bile sıvı lpg kullanilarak motor çalıştırılacak. bunun örneğin var Prins DLM
ama prins mevcut motor tasarımının uzerine montaj yapılıyor.
Üstte belirttiğim gibi LPG oktanı oldukça yüksek yani sikistirma oranını daha arttirabiliriz bunun karşılığı olarak yakıt sarfiyatinda azalma ve motor gücü artisi olarak geri dönecektir.
ayrica lpg endotermik yani çevresinde ısı çektiği için yanma odasının ve yakıt karışımının ısısını düşmesini saglayacaktır.
Bu durumdan volumetrik verimin artmasına katki sağlayacağını düşünüyorum.
Sonuç olarak.
Ucuz yakıt+ yüksek motor gücü+ düşük emisyon
A aeronics hocam bu konuda siz ne dersiniz.
Sonrası jetgiller zaten.Bu konuda yazarım da yazarım.
Bu konuda farklı görüşler olduğundan ben kendiminkiler üstünde duracağım.
Bana göre pil bir geçiş platformu. Pillerin en büyük sıkıntısı uzun şarj süreleri.
Bundan sonraki adım Fuelcell dediğimiz hidrojen yakıtlı araçlar. Benzin doldurmak ile yakın zamanda dolum yapılabiliyor.
Ama asıl benim son noktam nükleer füzyon enerjisi kullanan araçlar.
Katılıyorum. "Geçiş platformu" çok doğru bir tespit. Tarihte teknolojik gelişmelere bakıldığında hep yeni teknolojilerin bir öncekinin yerini alacağı ve öyle de gideceği zannediliyor. Ama hiç öyle olmuyor. Mesela bugün hala "CD" kullanan var mı aramızda? DVD satın alan filan var mı? Oysa ki bunlar ilk çıktıklarında disketlerle kasetlerle karşılaştırıldıklarında ne çok sansasyon yaratmıştı. Şimdi artık neredeyse veri depolamak için herhangi fiziksel bir şeye gerek bile kalmayacak bir döneme doğru gidiyoruz. Her şey "cloud" olacak yakında. SD kartlar, ssd'ler bile yalan olma yolunda ilerliyor.Bu konuda yazarım da yazarım.
Bu konuda farklı görüşler olduğundan ben kendiminkiler üstünde duracağım.
Bana göre pil bir geçiş platformu. Pillerin en büyük sıkıntısı uzun şarj süreleri.
Bundan sonraki adım Fuelcell dediğimiz hidrojen yakıtlı araçlar. Benzin doldurmak ile yakın zamanda dolum yapılabiliyor.
Ama asıl benim son noktam nükleer füzyon enerjisi kullanan araçlar.
Şimdilik bu size ütopik bir fikir gibi gözükse de nükleer atıklardan elde edilen malzemelerle NDB (Nuclear Diamond Battery) üstüne ciddi araştırmalar ve patentler mevcut. Bunlar ile birlikte de küçük ölçekli füzyon reaktörleri üzerine de ciddi araştırmalar ve patentler alınmış ve alınıyor. Özellikle Uzakdoğu ülkeleri bu konuda bir hayli yatırım yapmış durumdalar.Sonrası jetgiller zaten.
Şakası bir yana, füzyon için malzeme biliminin epey yol katetmesi lazım.
Daha önce de söylediğim gibi. Patent almak yeterli değil. Zira patent tasarıma verilir. Ürünün seri üretime dönmesi için malzeme biliminin epey yol katetmesi lazım. Özellikle iki konuda. Biri radyoaktif izolasyon diğeri de ölçeklendirme.Şimdilik bu size ütopik bir fikir gibi gözükse de nükleer atıklardan elde edilen malzemelerle NDB (Nuclear Diamond Battery) üstüne ciddi araştırmalar ve patentler mevcut. Bunlar ile birlikte de küçük ölçekli füzyon reaktörleri üzerine de ciddi araştırmalar ve patentler alınmış ve alınıyor. Özellikle Uzakdoğu ülkeleri bu konuda bir hayli yatırım yapmış durumdalar.
Kabaca anlatmak gerekirse araçlar aslında hibrit bir yapıda olacaklar. Tahmin ettiğinizden biraz daha farklı olacak sistem. Şu an için reaktörde Uranyum ve Plütonyum'un fisyon'undan elde edilen sıcaklık ile buhar elde ediliyor ve de buhar türbinleri vasıtasıyla da elektrik enerjisi elde ediliyor. Araçlarda kullanılması planlanan sistem ise siz araca yakıt olarak su koyacaksınız. Su elektroliz ile atomlarına bölünecek. Elde edilen hidrojen fuelcell ile elektrik üretecek. gerisi elektrikli araba ile aynı. Fuelcell'in atığı olan su tekrar elektroliz için tanka gidecek. Tabii ki belli bir miktar kayıp olacak ve siz de belli aralıklarla araca yakıtı olan suyunu koyacaksınız.
Hidrojen hücreli pil teknolojisine ara ara göz atıyorum.Bu konuda yazarım da yazarım.
Bu konuda farklı görüşler olduğundan ben kendiminkiler üstünde duracağım.
Bana göre pil bir geçiş platformu. Pillerin en büyük sıkıntısı uzun şarj süreleri.
Bundan sonraki adım Fuelcell dediğimiz hidrojen yakıtlı araçlar. Benzin doldurmak ile yakın zamanda dolum yapılabiliyor.
Ama asıl benim son noktam nükleer füzyon enerjisi kullanan araçlar.
Şimdi işin ekonomik etkileriyle ilgili bir görüş belirtmek gerekirse, yakıt su olursa (moleküler ayrıma uygun olması için içme suyu kalitesinde ürün gereksinimi olduğu düşünülürse) içme suyunu bulamayız. Yakıt H olursa, (bildiğim kadarıyla yurtdışında şu an H istasyonları ile (Shell' in gördüm.) ) Allahın Hidrojenini Güneş enerjisiyle elektroliz son ürünü olarak elde edip güzel paralarla satarlar. Eğer bu kazançları elde edemezlerse de mutlaka ortaya çıkacak sistemin önünü kesmenin yolunu bulurlar. (Gibi geliyor bana)
Kaldı ki albanez üstadın bahsettiği e-power sistemi Opel Ampera ile zaten üretilmişti. Ülkemizde söz konusu araba modeline benzinli motoru jeneratör olduğu halde vücut uzvu kadar hem elektrikli hem benzinli motor, hem iki katı ÖTV alındı. Dolayısıyla tercih edilmedi.
Hidrojen hücreli pil teknolojisine ara ara göz atıyorum.
Bu hücrelerin dolumu, sahada uygulanabilirliğini merak ediyorum.
Sonuçta yanıcı ve yakıcı madde yan yana
Radyoaktif izolasyon peki ne kadar gerekli? Radyoaktivite zenginleştirilmiş uranyum ve plütonyuma has bir durum değil. Toryum gibi çok daha düşük enerjili elementler de mevcut ve biz zaten buna gün içinde bolcana maruz kalıyoruz. Evlerimizin yapımında kullanılan kilden üretilmiş kırmızı tuğlalar toryum içerir. Enerji seviyeleri düşük olduğundan insan derisinden geçemez. Demem o ki nükleer enerji dendiğinde illa şehri beslemek için tasarlanmış nükleer yakıt çubuklarını kullanılması gerekmiyor. Bu nedenle de ölçeklendirilebilen bir enerji türü.Daha önce de söylediğim gibi. Patent almak yeterli değil. Zira patent tasarıma verilir. Ürünün seri üretime dönmesi için malzeme biliminin epey yol katetmesi lazım. Özellikle iki konuda. Biri radyoaktif izolasyon diğeri de ölçeklendirme.
Biraz fisyon ve füzyonu araştırın. Konu sandığınız gibi değil.Yaklaşık 5 yıl kadar önce otobüsünü yaptık. Kamyonunda ilk prototipi tamam.
Yurtdışında dönüşüm firmaları mevcut. Artık ağır bakımı gelmiş, motoru bitmiş olan aracınızı veriyorsunuz, onlar da aracınızı hidrojen ya da bataryalıya çeviriyorlar.
Hidrojenin dolumu da LPG nasıl dolduruluyorsa o şekilde yapılıyor.
Radyoaktif izolasyon peki ne kadar gerekli? Radyoaktivite zenginleştirilmiş uranyum ve plütonyuma has bir durum değil. Toryum gibi çok daha düşük enerjili elementler de mevcut ve biz zaten buna gün içinde bolcana maruz kalıyoruz. Evlerimizin yapımında kullanılan kilden üretilmiş kırmızı tuğlalar toryum içerir. Enerji seviyeleri düşük olduğundan insan derisinden geçemez. Demem o ki nükleer enerji dendiğinde illa şehri beslemek için tasarlanmış nükleer yakıt çubuklarını kullanılması gerekmiyor. Bu nedenle de ölçeklendirilebilen bir enerji türü.