Adem Helvacı hocam sana söyle bir örnek vereyim. Basit olsun çünkü Ziya Özel'in durumunda bir çok farklı etken var. Hepsini ayrı ayrı değerlendirmezsek de hem ona hem de yuhalayanlara haksızlık olur. Benzer durum Ercüment Ovalı için de geçerli.
Bal arılarında Varroa denilen bir parazit var. Kene gibi bir şey. Arılarda kan yokta o sıvılara biz kan diyelim basit olsun. Arıların kanını emerek besleniyor. Aynı zaman da yavrularda da bunu yapıyor. Ve sonunda arıların ölmesine ve en sonunda kovanın tamamen ölmesine neden oluyor. Ülkemizde ilk 1978 tespit edildi. Sonra gezen arıcılar ülkenin her yerine yaydı. O günden beri çok büyük kayıplara neden oluyor. Ve çok çabuk yayılıp ürüyor. Türkiye' de bu parazitten mağdur olmayan arıcı yoktur. İlaç var ama yıllardır kullanıldığından hem direnç gelişmiş durumda hemde ballarda kalıntı bıraktığı için atmak zorunda kalıyorsunuz. Ve siz kullansanız bile her yerde olduğu için çok faydalı olmuyor.
Şimdi gelelim bizim konumuza;
Dünya da bir çok araştırmacı ve şarlatan bunu çözümünü arıyor yıllardır. İlaç ile mücadele etkili olmayınca bitkisel, fiziksel vb. mücadelelere geçildi. Çalışmalara bakıyorsunuz ilaçlar %70 ile %90 arasında etkili görünüyor. Zaten %100 olması böyle şeylerde imkansız. İşin tuhaf tarafı tespih otu, defne yaprağı gibi birçok bitki denenmiş hepsi aşağı yukarı %70-90 arasında bulunmuş. Birileri ses dalgası denemiş, birileri titreşim denemiş, birileri tütsü denemiş. Yayınlara bakınca aynı sonuç değişen yok. Ki ilaç da bu şekilde bulunmuş. Tabi bunlar arasında etkisiz olanlarda var onları söylemiyorum bile. Şimdi bakıyorum bal kanaları yayınları da koyarak etkili diye bir sürü solüsyon satıyor. Bazılarının ne olduğu belli değil. Ki bazılarına bilim insanları isteyerek veya farkında olmadan katkı sağlıyor.
Ben yayın ve araştırma yapılmasına karşı değilim. Ama bunun bir yolu, yöntemi, metodu var. Çıkan sonuçları değerlendirme biçimi var. Her ortaya çıkan çözüm buldum diye çıkıyor. Ki izlerseniz tarım kanalları bol bol görürsünüz bu tür şeyleri. Bende portakal kabuğu denedim %90 çıktı diyelim. Bu hastalığı çözdüm anlamına gelmiyor. Var olan bitkilerin üzerine bir bitki de ben koydum anlamına geliyor. Hastalığın çözümü de aslında belli. Ama çok zor.
O yüzden yap reklamını al paranı veya egonu tatmin et geç. Zaten arıcılarda bu keneye alışmışlar.
Evet dediğiniz gibi umut da lazım ama boş umut kimseye fayda etmiyor. Sonra verdiği zarar daha fazla oluyor. Sonra diyoruz doğal bal olsun. Köylüden alalım. Ama adamın ne kullandığını bilen yok. Teste tabi tutan yok. Ki test edilse bile bilinen şeylere karşı test uygulanır. Bunlar ne oluyor hiçbirimiz bilmiyoruz.
Aynen Hocam ayakta alkışlıyorum görüşünüzü. Herkes koyu kısımların farkında olsa. Ne böyle haberler görürüz. Ne de bundan prim yapanlar ortalıkta gezer.
Bal arılarında Varroa denilen bir parazit var. Kene gibi bir şey. Arılarda kan yokta o sıvılara biz kan diyelim basit olsun. Arıların kanını emerek besleniyor. Aynı zaman da yavrularda da bunu yapıyor. Ve sonunda arıların ölmesine ve en sonunda kovanın tamamen ölmesine neden oluyor. Ülkemizde ilk 1978 tespit edildi. Sonra gezen arıcılar ülkenin her yerine yaydı. O günden beri çok büyük kayıplara neden oluyor. Ve çok çabuk yayılıp ürüyor. Türkiye' de bu parazitten mağdur olmayan arıcı yoktur. İlaç var ama yıllardır kullanıldığından hem direnç gelişmiş durumda hemde ballarda kalıntı bıraktığı için atmak zorunda kalıyorsunuz. Ve siz kullansanız bile her yerde olduğu için çok faydalı olmuyor.
Şimdi gelelim bizim konumuza;
Dünya da bir çok araştırmacı ve şarlatan bunu çözümünü arıyor yıllardır. İlaç ile mücadele etkili olmayınca bitkisel, fiziksel vb. mücadelelere geçildi. Çalışmalara bakıyorsunuz ilaçlar %70 ile %90 arasında etkili görünüyor. Zaten %100 olması böyle şeylerde imkansız. İşin tuhaf tarafı tespih otu, defne yaprağı gibi birçok bitki denenmiş hepsi aşağı yukarı %70-90 arasında bulunmuş. Birileri ses dalgası denemiş, birileri titreşim denemiş, birileri tütsü denemiş. Yayınlara bakınca aynı sonuç değişen yok. Ki ilaç da bu şekilde bulunmuş. Tabi bunlar arasında etkisiz olanlarda var onları söylemiyorum bile. Şimdi bakıyorum bal kanaları yayınları da koyarak etkili diye bir sürü solüsyon satıyor. Bazılarının ne olduğu belli değil. Ki bazılarına bilim insanları isteyerek veya farkında olmadan katkı sağlıyor.
Ben yayın ve araştırma yapılmasına karşı değilim. Ama bunun bir yolu, yöntemi, metodu var. Çıkan sonuçları değerlendirme biçimi var. Her ortaya çıkan çözüm buldum diye çıkıyor. Ki izlerseniz tarım kanalları bol bol görürsünüz bu tür şeyleri. Bende portakal kabuğu denedim %90 çıktı diyelim. Bu hastalığı çözdüm anlamına gelmiyor. Var olan bitkilerin üzerine bir bitki de ben koydum anlamına geliyor. Hastalığın çözümü de aslında belli. Ama çok zor.
O yüzden yap reklamını al paranı veya egonu tatmin et geç. Zaten arıcılarda bu keneye alışmışlar.
Evet dediğiniz gibi umut da lazım ama boş umut kimseye fayda etmiyor. Sonra verdiği zarar daha fazla oluyor. Sonra diyoruz doğal bal olsun. Köylüden alalım. Ama adamın ne kullandığını bilen yok. Teste tabi tutan yok. Ki test edilse bile bilinen şeylere karşı test uygulanır. Bunlar ne oluyor hiçbirimiz bilmiyoruz.
Mesaj otomatik olarak birleştirildi:
Bilimsel çalışmaların irdelenmesi, eleştirilmesi v.b yapılan çalışmayi ileriye götüren gerekliliklerdir aslında. Bunun araştırmayı yapanın milliyetiyle ilgisi olduğunu sanmıyorum. Biz Türklerin çoğu zaman yaptığı en büyük hata çalışma olgunlaşmadan ortaya eksiklikleriyle sunulması tabi bu durum haliyle eleştirisel yaklaşımları getiriyor.
Ovalı ve ekibinin yaptıklarının değerlendirilmesi için faz çalışmaların sonuçlandırılması gerekli.
Ovalının bilimsel çalışmalarını açıklamasındaki tarzının bilimsellikten ziyade bonusa kaymasından dolayı olumsuz duygular oluşturuyor bende.
Aynen Hocam ayakta alkışlıyorum görüşünüzü. Herkes koyu kısımların farkında olsa. Ne böyle haberler görürüz. Ne de bundan prim yapanlar ortalıkta gezer.
Son düzenleme: