Puzik
Süper Üye
- 9 Ara 2020
- 1,306
Çok güzel yazmışsın, her cümlene katılıyorum. Yeni nesili suçlayamam lakin dünya farklı bir yöne evrliyor. Sanıyorum biz küçükken bize “bunlar nasıl çocuk biz babamızdan habersiz nefes alamazdık” diyen dayılar gibi olduk şimdi yeni nesili beğenmiyoruz ? Hepsini genellemiyorum ama zehir gibi civa gibi çocuklarda var, boş olupta kendine gereksiz “uzman” ünvanı takanlarda. Umuyorum hayat kısa sürede bu arkadaşları elekten geçirir ve onlarda yaptıklarının sürdürülebilir olmadığını anlarlar.11 yaşında üniversite bitiren süper zekalı çocuklardan değilseler 21 yaşına kadar neyi geliştirdin, 20 yaşında kaç aşk yaşadın da analiz edebilme kabiliyetine eriştin. Birkaç sene önce ergen iken birkaç sene sonra bütün insanlığa akıl verecek kadar mı yetiştirdiniz kendinizi.
Tecrübe kazanmak yaşla değil elbette ancak yeterince yaşanmışlık barındırmalı nihayetinde, tek başına düşünme yetisi her olayı anlamayı kolaylaştırmıyor. İnsan yaşadıklarıyla önyargılarını kırıyor, yeni bakış açıları kazanıyor. Yaşamaktan, deneyimlemekten korkmamalı. Nesle bakıyorum, hiçbir konuda iyi değiller. Bir kısmı bilgisayar, tablet, oyun gibi konularda iyi sadece. Sığ sularda yüzebilseler de korkarım bu çocuklar derin sularda boğulacak. Üstelik ebeveynler bu süreci hiç kolaylaştırmıyor. Her şeyi hazır sunarak iyilik yaptıklarını zannediyorlar. Çocuklarına iyi baktıklarını zannediyorlar. Hoş onlarda kendilerini geliştirmemiş ki çocuklarını geliştirmek konusunda bu denli yetersiz kalıyorlar.
Herkesin çocukluğu farklıdır elbette ancak ben sokaklardan eve gelmezdim, 7-8 yaşında internet kafeye bakıyordum. 9 yaşımda bilgisayar teknik servisi iş teklif etmişti. İş yerini bana bırakıp 2-3 gün giderdi. Lise de yine tüm okulun, öğretmenlerin bilgisayarlarına ben bakıyordum. Ama fark şuydu. İnternetin, bilgisayarın ülkede yeni yayılmaya başladığı zamanlarda yapıyordum bunları. Şimdikilerin hepsinin elinde doğarken tablet var daha. Hayat konusunda ki tek deneyimleri ondan ibaret.
Fethiye'ye taşındığımızda 5. sınıfa gidiyordum ve önce berber çırağı oldum, sonra yine en yakın internet kafeye bakarken buldum kendimi.
İngilizce merakım vardı, öğrenmeye açtım. 7. sınıfta her biri ortalama 500 sayfadan oluşan 4 ciltlik "İnce Memed" serisini bitirdiğimde Türkçe öğretmenim bunu bitiren ikinci öğrencimsin demişti. Çünkü okumayı hep çok sevdim. Dağı, taşı, yemek yapmayı da çok sevdim. 6., 7. sınıfta canımın istediği her yemeği kendim yapabiliyordum. İnternet kafeye bakarken bir yandan tost, çay yapıp esnafa dağıtırdım. Ha bu arada okula gitmedim bir süre, 20 gün rapor aldım. Annem internet kafede yakaladı, öğretmenler sınavlara gizli gizli aldı. Yeri geldi okulun duvarlarını arkadaşlarıma uyup sprey boyayla da boyadım. Girmediğim bahçede kalmadı. Ama hep deneyimledim. Sonuçlarını yaşadım ve kendimi yetiştirmeye çalıştım.
Velhasıl lise bitti gittim Ankara'da bir steak houseda bulaşıkçı olarak işe başladım. Ama bir yandan mutfağa geçmeye çalışıyordum. Mutfak dolu olunca bende gittim ustaya bana öğret, ben bir şeyler yapmak istiyorum dedim. Her gün bulaşıkları yıkamadan önce ilk işim sütlü puf ekmekler yapmak olurdu. Usta'dan bütün tarifi öğrenmiştim. Hamurundan, şekillendirmesine, pişirmesine kadar bütün aşamayı ben yapar, pişirir bırakırdım. Ek bir para da almıyordum. Hoşuma gidiyordu, bir bilgi daha öğreniyordum. Ardından birkaç garson ve komi işten ayrılınca şef garson bulaşıkçı bulmanın daha kolay olacağını düşünerek, isteğimi de göz önüne katarak beni komiliğe aldı. Bir süre orayı deneyimledim, sonra üniversite de çok merak duyduğum bir başka alan olan Havacılık Yönetimi'ni bitirdim. Hem havacılık hem de ekonomiye dair çok şey öğrendim.
Bu arada yazları otelde çalışıyordum. Yine önce belboy olarak başladım ama resepsiyonun eksik kaldığı noktada gidip ben bakıyordum. Yine ekstra bir para almıyordum, amaç yine kendimi geliştirmekti. Bilenler vardır belki bir otel uygulaması olan Elektra'yı hemen hemen hepsinden iyi kullanıyordum, çok sürmedi yine bir resepsiyonist işten çıkınca beni oraya davet ettiler. Gittiğim her yerde iyi ilişkiler kurmaya özen gösterdim. Kendimi net ifade etmeye özen gösterdim. Otelde herkesin sorun yaşadığı bir müdürle asla sorun yaşamadım örneğin. Çünkü bana beklentin nedir diye sorduğunda bana emir vermemeniz demiştim. Emir almaktan hoşlanmıyorum, rica edin işim değilse de yeri gelir yaparım demiştim. Bu netliğimden ötürü bana hiç emir vermedi, hiç sorun yaşamadık. Hatta gereğinden fazla izin aldığım zamanlarda bile tolerans göstermişti sağ olsun.
Ardından zaten yazılım işleri belirli noktaya ulaşınca otelde çalışmayı bırakıp tamamen kendi işime odaklandım. Ha bu arada üniversite yıllarımda bolca gezdim, ailemden para almayı bırakın ben aileme para göndermeye başladım. Yeri geldi bir restaurant kafe de garson olarak çalıştım, yeri geldi otelde çalıştım. Yeri geldi network marketing denedim. Binlerce insanla oturdum, sohbet ettim, kişisel gelişim eğitimlerine katıldım, kamplara katıldım. Tüm bunların yanında ailem bu konuda bilinçli olmasa da iyi niyetliydi. Ama iyi niyet tek başına yetmiyor. Siz kendiniz için en iyi olanı bulmak için çabalamadıkça sığ kalıyorsunuz.
O zaman Einstein'ın meşhur lafı ile bitireyim bende. "Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek ahmaklıktır." Farklı deneyimler fark yaratmanı sağlar.
Uzun tuttum biraz, kusura bakmayın lütfen. Adem Abi'den bulaştı sanırım![]()
Bu arada doğada asmr’lı rüzgarsız el yapımı ekmek (beklentim arttı,şefin sırrını biliyormuşsun),cheddar,burger ve elma dilim patates videonu bekliyorum

