Tüm konu genelinde herkese bir bilgi aktarmak istiyorum. Herkesin haklı olduğu bir konuda tartışmak bana biraz yanlış geliyor. Lütfen biraz daha sakin ve yapıcı olun. Konunu detaylarını aşağıdaki maddelerle aktaracağım;
1. Söz konusu bilgileri bir HEKİM olarak paylaşıyorum. Dolayısıyla paylaştığım bilgiler bilimsel makale ve araştırma düzeyindedir, ancak bu hiçbir zaman biyolojide %100 geçerli olan kural-kanunların bulunmadığı gerçeğini değiştirmez.
2. Aşıların çok kısa sürelerde Faz 1-2-3 denemelerinin yapılması, bunların onaylanması, taşıt maddelere karşı oluşabilecek aşırı duyarlılık reaksiyonlarının izlenmesi mümkün değildir. Bu ancak gerçekten ekstrem durumlarda siyasi kararlar alınarak sürelerin kısaltıldığı ya da sosyal mühendislik ile bilgi paylaşımı neticesinde kullanıma uygunluğunun paylaşıldığı durumlarda farklı şekilde geçerli olur.
3. Söz konusu etkene yönelik etken kökeni ile ilgili ciddi tartışmalar halen devam etmektedir. Bununla ilgili net veri yine bilimsel makalelerdir ve söz konusu makalelerde elimize ulaşan bilgiler virüsün doğal kaynaklı olmadığı, rekombinant teknolojiler ve farklı suşlar üzerinde çalışılarak geliştirildiği yönündedir.
4. Dolayısıyla aslında burada yorum yapan herkesin yorumu bir seviyede doğrudur. Bu gerçekten bir mantıksal kargaşaya yol açsa da olayı özellikle şu çerçevede değerlendirmek gerekir; Biyolojide hiçbir zaman %100 doğru yoktur ve her zaman maksimum fayda koşulları geçerlidir. Yani aslında kullandığınız her ilaç bir toksik ajandır, ilaç yapan sadece dozudur. Aşılar için düşünüldüğünde iş biraz daha karmaşıklaşmaktadır çünkü aşılarda genellikle kontrendikasyon dediğimiz istenmeyen yan etkileri oluşturanlar çoğunlukla taşıt maddelerdir. Aşının ana etkeni genellikle bir probleme yol açmaz. Ancak bu da genel-geçer bir bilgi değildir.
5. Yukarıdaki bilgilerin ışığında tüm bildiğimiz tanıdığımız kişilere söylediğimiz üzere, ne sadece aşı, ne sadece korunma yöntemleri sizleri hastalıktan korur. Hatta bu hastalık özelinde konuşmak gerekirse sadece bağışıklık sisteminizi güçlendirmeniz bile sitokin fırtınası dediğimiz otoimmun tepkileri arttıracağından dikkatle yaklaşılması gereken bir uygulamadır. O yüzden aşı olanların olmayanlara ya da olmayanların olanlara karşı net, çizgileri belli bir savunma yöntemi yoktur ve olmayacaktır.
6. Aşınızı olduysanız, korunma yöntemlerinden uzaklaşmayın. Yaşantınızdaki rutin sağlıklı beslenme, sağlıklı yaşam alışkanlıklarınızı değiştirmeyin ve solunum yoluyla bulaşabilecek, canlılığı dahi halen kanıtlanmamış (Virüsler canlı ya da ölü olarak adlandırılmaz. Çünkü yapıları gereği herhangi bir koruma etkeni geliştirmeden cansız ortamlarda da etkinliklerini uzun yıllar koruyabilirler.) etkenlere karşı dikkatli olun. Aşı olmadıysanız yine korunma yöntemlerini gözardı etmeyin. Diğer alışkanlıklarınıza da aynı şekilde devam edin. Unutmayın her hastalığın bireysel duyarlılık dediğimiz bir eşik noktası vardır ve bu yüzden aşı olanların hasta olması ya da aşı olmayanların hasta olmaması ile ilgili kesin elde edilmiş veriler yoktur, olmayacaktır.
Eline sağlık hocam, çok güzel izah etmişsin.
Daha önce de burada konusu açılmıştı, ve aşı hakkında olumsuz görüşlerim nedeniyle bazı kişiler tarafından linç yemiş ve cahil olmakla suçlanmıştım. Halbuki ben zaman zaman kalori hesabıyla beslenecek kadar hassas biriyim sağlık konusunda.
Aşı karşıtıyım (sadece covid aşısı) fakat aşı olanlara da karışmıyorum elbette. Ailemdeki herkes oldu, ben olmadım. Ben yan etkilerinden ziyade aşının yeterince etkinlik gösteremediğini düşündüğüm için olmadım diyebilirim. Yani atıyorum, bir tetanoz veya kuduz aşısı olduğunuzda etkinlik oranı en az %90'lardadır, araştırmadım kafadan sallıyorum. Ama Covid aşılarının gerçek etkinlik oranının çok düşük olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki hekimler bile bu konuda ikiye bölünmüştü o zaman. Ben zaten hastalığı hafif olarak atlatmışım, etkinliğine inanmadığım bir aşıyı neden olayım ki ?
Daha önce grip aşısı olmayı denemiş ve hiçbir fayda görememişken aksine daha çok grip olmuştum. Kendisini zaman zaman eleştiririm ama, zamanında Canan Karatay çok güzel açıklamıştı bunu. Sürekli mutasyon geçiren bir hastalığın aşısı olmaz, olsa da etkinliği istenilen düzeyde olmaz, en azından şimdilik.
İnsanlar zannediyor ki sadece bağışıklığı güçlendirmek kendilerini koruyacak. Hayır, bağışıklığın çok güçlü olması bazı durumlarda aleyhinize işleyebilir. Bağışıklık sistemi gerçekten çok karmaşık bir konu. Karmaşık olmasa dünyada oto-immün hastalık kalmazdı.
Sitokin fırtınası denen bir şey var, o konuda bundan da bahsetmiştim ama kendimi ifade edemedim sanırım. Savunma sistemimiz orantısız güç uygulamaya kalktığında yarardan çok zararı olabilir. Kuş vurmak için sapan kullanırsınız, sinek öldürmek için sineklik kullanırsınız, daha büyük hayvan için daha farklı şeyler kullanırsınız. Gidip de bıldırcın avladığınız fişek ile domuz veya ayı avına çıkmazsınız. Duvardaki sineğe, sineklik kullanmak yerine gidip de bazuka atarsanız, sinek ile birlikte evinizi de yıkarsınız. İnsanların bir kısmı bağışıklık sisteminin orantısız güç uygulaması yani sitokin fırtınası yüzünden oldu. Yani savunma sistemi enfekte olmuş hücrelerle birlikte sağlam hücreleri de yıktı geçti.
Yıllar önce eroin'in Bayer tarafından üretildiğini ve eczanelerde yasal olarak satıldığını unutmayalım. Yani bugün için güvenli olduğu düşünülen bir ilacın yıllar sonra zararlı olduğu ortaya çıkabilir. Veya içinde sizi anafilaktik şoka sokacak alerjik bir madde bulunabilir. Bir yakınım sırf ''Polietilen Glikol'' içerdiği için aşı olmak istememişti. Bazı insanların bu maddeye alerjisi olabiliyor. Daha yazarım da, fazla uzatmak istemiyorum