Özlü Sözler - Hayatın Altın Kuralları

osmanke Çevrimdışı

osmanke 

Süper Üye
Top Poster Of Month
13 Tem 2021
2,651
59
223394334_4306227912764289_8784875085094320446_nd03bf9deaa7ae8b0.jpg
 
osmanke Çevrimdışı

osmanke 

Süper Üye
Top Poster Of Month
13 Tem 2021
2,651
59
ÖĞRETMEN OLMAK
Bir gün sınıfta şartlı cümleleri anlatıyorum.
Aralık’tı aylardan.
Tahtaya İngilizce bir cümle yazdım.
“Evet çocuklar, tahtada
‘Eğer çok zengin olsaydım, anneme ... alırdım.’ yazıyor.
Cümledeki boşluğu, hayal gücünüzü de kullanarak doldurun.
Anlaşıldı mı?” dedim.
Anlaşılmış olmalı ki herkes sessiz bir şekilde,
Dağıttığım küçük kâğıtları aldı
ve gözlerini tavana dikip düşünmeye başladı.
Beş dakika sonra sınıfı dolaşıp kâğıtları topladım
ve tek tek okudum.
Uzay gemisi, Ferrari, Miami’de yazlık, Maldivler’de ada...
Ben okuyorum, sınıf gülüyordu.
Son kâğıdı içimden okudum.
“If I were rich, I would buy flowers for my mom.”
Cümlenin sahibi, o sene sınıfa yeni gelen çelimsiz,
İçine kapanık bir çocuktu.
“Aramızda çok duygusal bir arkadaşımız var!” dedim.
“Selim, kalk bakalım.
Ne yazdığını arkadaşlarına söyleyebilir misin?”
“Çiçek alırım, yazdım öğretmenim.”
Sınıfta hafif bir kahkaha koptu.
“Ben çok zengin olduğunuzu düşünün,
Hayal gücünüzü kullanın" demiştim.
Buna rağmen çiçek alırım yazdığına göre,
Önemli bir sebebin olmalı” dedim.
Bir süre sessizce bekledi, sonra ayağa kalkıp,
“Aklıma başka bir şey gelmedi öğretmenim” dedi usulca.
Yüzünde Mona Lisa tablosunu andıran,
Gülmekle ağlamak arası garip bir ifade vardı.
“Oğlum, dalga mı geçiyorsun?” dedim sertçe.
“Aklınıza bir şey gelmesi için illa not mu vermemiz gerekiyor?”
Hiç cevap vermedi.
Kâğıtları geri dağıttım.
Sınıf; çalan zille birlikte,
Kovanı kurcalanmış arı sürüsü gibi bahçeye aktı.
Dışarıda ince bir yağmur yağıyordu.
Ertesi sabah okula geldiğimde,
Selim’in babasını lobide beni beklerken buldum.
Önündeki sehpada bir gün önce sınıfta dağıttığım,
Buruşuk kâğıt parçası duruyordu.
Oturup biraz konuştuk.
Kısa bir görüşmeden sonra ayrıldı.
… zorlukla zümre odasına doğru yürüdüm.
Başım dönüyordu.
Hıçkırığa benzer garip bir şey,
Diyaframdan gırtlağıma kadar tırmanmış,
Patlamaya hazır bekliyordu.
Kâğıttaki küçük boşluğu çiçekle dolduran Selim’in,
Hayatındaki en büyük boşluğu da,
Çiçekle doldurmaya çalıştığını öğrendim..
Üç ay önce bir trafik kazasında annesini kaybettiğini
ve o günden beri,
Babasıyla,
Hiç aksatmadan her Cuma günü,
Annesinin mezarını ziyaret edip mezarlığa çiçek diktiklerini...
Önceki gece babası duymasın diye,
Yüzünü yastığa gömerek sabaha kadar hıçkırdığını...
Ve üniversiteden alınan diplomayla öğretmen olunamayacağını...
Hepsini, hayatımın o en serin Aralık sabahında öğrendim…
"Öğretmenlik sabah gidip öğlen geldiğin,
Cumartesi, Pazar, Sömestr
ve yazın tatil yaptığın bir meslek değildir.
Öğretmenlik Anne olmaktır.
Baba olmaktır.
Ağabey olmaktır..
Kısacası, İnsan olmaktır."
(Bir İngilizce öğretmeninin anısı)
 
osmanke Çevrimdışı

osmanke 

Süper Üye
Top Poster Of Month
13 Tem 2021
2,651
59
ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR
Görkemli Hatıralar ve Sanat
1750 yılında, Alman Prusya Kralı Büyük II. Frederick, Berlin yakınlarındaki Potsdam Ormanları'nda gezinirken, bir değirmenin bulunduğu alçak bir tepe üstünde durur.
Manzara güzel, hava nasıl ferahtır.
- Yazlık sarayımı burada yapalım! der, sessiz ve sakin kapanıp okumayı çok seven, kütüphanesiyle ünlü kral..
- Değirmeni satın alıp yıkın, yerine saray yapın! der adamlarına..
Adamları değirmenciye gider ve kralın bu isteğini iletirler.
Değirmenci malını satmak istemez.
Kral değirmenciyi huzuruna çağırtır;
- Yanlış anladınız herhalde beyefendi, ben satın almak istiyorum orayı. Kaça satarsınız? diye sorar.
- Yanlış anlamadım efendim.
Adamlarınıza da söyledim.
Değirmenim satılık değil! der değirmenci.
- Beyefendi inat etmeyin! Paranızı fazlasıyla vereceğim, diye ısrar eder Kral..
Değirmenci direnir;
- Sen koskoca kralsın, paran çok.
Git Almanya’nın istediğin yerinde saray yap!
Burayı benden önce babam işletiyordu.
O'na da babasından kalmış, ben de çocuğuma bırakacağım.
Değirmenin bahçesinde dedemin, babamın mezarları var.
Ben de ölünce yanlarına gömüleceğim.
Burası bizim aile ocağımız. Satılık değil!
Sabrı tükenen ve sinirlenen Kral Frederick ayağa fırlar ve gürler;
- Sen benim Prusya Kralı Friedrick olduğumu bilmiyor musun yoksa?
Değirmenci;
- Senin kral olduğunu biliyorum ama ben de bu değirmenin sahibi Sans-Souci’yim.
Kral öfkeden deli olur;
- Madem benim kim olduğumu biliyorsun, o halde zorla alabileceğimi de biliyor olmalısın.
Bakalım o zaman ne yapacaksın?
Değirmenci hiç telaşa düşmez ve tarihe geçecek ve dünyanın her yerinde Adalet’in sloganı olacak ünlü lafını söyler;
- SEN KRALSIN AMA.. BERLİN'DE DE HAKİMLER VAR!.
Kral, kendi ıslah ettiği adalet sistemine ve o düzenin yargıçlarına halkın nasıl güvendiğini ve mahkemelere kralın bile laf geçiremeyeceğine inandığını anlar ve adamlarına, ayni tarihe geçen sözünü söyler;
- Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar, kral bile olsa adaletten üstün değildir!
Hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz.” Kral II. Friedrich bu yel değirmeninin Prusya Krallığı devam ettikçe korunmasını ister ve sarayını hemen onun altına inşa ettirir.
Değirmencinin ismini, Sarayının da adı yapar..
“SANS - SOUCI SARAYI”
Saray ve değirmen günümüzde hala bir “Adalet Simgesi” olarak o tepede arka arkaya duruyorlar.
Ne güzel bir adalet ki.. Kralın arka bahçesinde bir değirmenci olabiliyor.
Ne güzel bir adalet ki, bir kralla, bir değirmenciyi komşu ve dost yapıyor..
Belki de sabahları Prusya Kralı II. Frederick, arka bahçeye çıktığında, değirmenci O'na seslenirdi;
- Hey Frederick, sımsıcak ekmek yaptım, göndereyim mi?
Belki, Prusya Kralı II. Frederick anlatırdı;
- Adalet her sabah bana, taze ve sıcak bir ekmek kokusuyla gelirdi..
Yıllar sonra genç bir Osmanlı subayı, bir yılbaşı gecesi Berlin’de bir davete katılır.
Arkadaşlarına bu hikâyeyi anlatır ve teklif eder;
- Haydi gidelim ve bu sarayı görelim!
Değirmen de hala duruyormuş, sarayın arkasında..
Kimse yılbaşı balosunu bırakıp o soğukta dışarı çıkmak istemez.
Genç subay kararlıdır.
Tek başına çıkar gider.
Tek başına bu eşsiz anıta bakar..
O genç subay, Mustafa Kemal’dir.
Ve Kurucu Lider Mustafa Kemal ATATÜRK, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm mahkeme salonlarında, yargıçların arkasındaki duvara asılacak sözü yazdırır;
ADALET, MÜLKÜN TEMELİDİR!
Sunay AKIN

301495457_197500826038652_6571578547311194811_n.jpg


301634022_402010955403856_2526691424522601260_n.jpg


301948162_5500067153452941_9004156072977832199_n.jpg
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt