Samurai
Moderatör
- 3 Ağu 2021
- 2,735
- 40
“Harâbât ehlini hor görme sakın, defineye mâlik viraneler var.”
******************************************************************************************
Delinin biri namaz kılmak için camiye girer. Lakin bir türlü oturamaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer dolanır.
Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider..
Birazdan, sırtına odunlar bağlanmış şekilde camiye tekrar gelir ve tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar.
Fakat sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını...
Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses derken cemaat de rahatsız olmuştur bu durumdan. Nihayet biter namaz bitmesine ama her kafadan bir ses çıkmaya başlar.
Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır. İmama kadar ulaşır sesler.
İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki:
“Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?”
Bunu duyan meczup, mahsun ama manalı bir bakışla sorar;
- ''Adetiniz böyle değil mi?”
- “Ne âdeti ?” der hoca..
Cemaat da toplanmış, merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra..
Meczup der ki bu kez;
“Hocam, ben namaz kılmak için girdim camiye, şöyle kendime uygun bir yer ararken içeridekilere baktım, gördüm ki herkesin sırtında bir şeyler var. Zannettim ki burada adet böyledir, ben de şu odunları yüklendim geldim işte, neden kızıyorsun ? Kızacaksan herkese kız, tek bana değil !
Hoca şaşırır: “Benim sırtımda da mı var?” der..
“Evet” der meczup, “Hepinizin sırtı yüklü !”
Cemaat de ise hafiften “Deli işte !” manasında, bıyık altından gülüşmeler başlamıştır..
Meczup bu kez öne atılır ve tek tek cemaati işaret ederek, saf bir çocukça, heyecanla şöyle bağırır;
“Bak, bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, bunda da kocaman bir elma ağacı vardı.“
“Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek, bunda kızarmış tavuk, şunun sırtında yeşil gözlü esmer bir hatun, bununkinde de yaşlı annesi vardı.”
Sonra iki elini yanlarına salar, başını sallar ve umutsuzca;
“ Boş yok, boş yok hiç !“ diye tekrarlar.
O böyle söyleyince, herkes dehşet içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakar. Aynen doğrudur dedikleri çünkü;
Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda, kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını, biri onaracağı kapıyı, diğeri lokantasında pişireceği yemeği.. Biri açtır aklında yiyeceği tavuk, birinin sırtında sevdiği kadın, diğerinde de bakıma muhtaç annesi vardır.
“Peki söyle bakalım bende ne vardı?” der, bu kez endişeyle hoca..
O da der ki: “Zaten en çok da sana şaştım hoca; Sırtında kocaman bir inek vardı !''
Hocanın ineği hastadır ve namazda sürekli ineğini düşünmektedir...
******************************************************************************************
Delinin biri namaz kılmak için camiye girer. Lakin bir türlü oturamaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer dolanır.
Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider..
Birazdan, sırtına odunlar bağlanmış şekilde camiye tekrar gelir ve tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar.
Fakat sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını...
Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses derken cemaat de rahatsız olmuştur bu durumdan. Nihayet biter namaz bitmesine ama her kafadan bir ses çıkmaya başlar.
Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır. İmama kadar ulaşır sesler.
İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki:
“Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?”
Bunu duyan meczup, mahsun ama manalı bir bakışla sorar;
- ''Adetiniz böyle değil mi?”
- “Ne âdeti ?” der hoca..
Cemaat da toplanmış, merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra..
Meczup der ki bu kez;
“Hocam, ben namaz kılmak için girdim camiye, şöyle kendime uygun bir yer ararken içeridekilere baktım, gördüm ki herkesin sırtında bir şeyler var. Zannettim ki burada adet böyledir, ben de şu odunları yüklendim geldim işte, neden kızıyorsun ? Kızacaksan herkese kız, tek bana değil !
Hoca şaşırır: “Benim sırtımda da mı var?” der..
“Evet” der meczup, “Hepinizin sırtı yüklü !”
Cemaat de ise hafiften “Deli işte !” manasında, bıyık altından gülüşmeler başlamıştır..
Meczup bu kez öne atılır ve tek tek cemaati işaret ederek, saf bir çocukça, heyecanla şöyle bağırır;
“Bak, bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, bunda da kocaman bir elma ağacı vardı.“
“Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek, bunda kızarmış tavuk, şunun sırtında yeşil gözlü esmer bir hatun, bununkinde de yaşlı annesi vardı.”
Sonra iki elini yanlarına salar, başını sallar ve umutsuzca;
“ Boş yok, boş yok hiç !“ diye tekrarlar.
O böyle söyleyince, herkes dehşet içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakar. Aynen doğrudur dedikleri çünkü;
Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda, kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını, biri onaracağı kapıyı, diğeri lokantasında pişireceği yemeği.. Biri açtır aklında yiyeceği tavuk, birinin sırtında sevdiği kadın, diğerinde de bakıma muhtaç annesi vardır.
“Peki söyle bakalım bende ne vardı?” der, bu kez endişeyle hoca..
O da der ki: “Zaten en çok da sana şaştım hoca; Sırtında kocaman bir inek vardı !''
Hocanın ineği hastadır ve namazda sürekli ineğini düşünmektedir...